Bu listemizde Gladiator, Aşk ve Usta filmlerinde de rol alan usta aktör Joaquin Phoenix Filmleri hakkında olacak. Joaquin Phoenix Filmleri listesini oyuncunun en iyi performans ve biraz daha düşük performans olmak üzere iki liste halinde irdeledik. Joaquin Phoenix, kendisi ile yapılan röportajların birinde Oscar ödüllerinden hiç hoşlanmadığını açıklamıştı. Aktörün kendi bildiği yoldan ilerlemek istediği çok açık ancak Oscar için böyle düşünmesi çok kötü çünkü son zamanlarda yer aldığı filmlerde kariyerinin en güzel performanslarını sergiliyor.
Aslında, son 10 yıl içinde Phoenix günümüzdeki en iyi ve çok yönlü aktörlerden bir olduğunu kanıtladı. Cesur, sınırlarda gezen karakterleri başarıyla canlandıran aktör pek çok meslektaşını kıskandırmaya devam ediyor. Her performansında ayrı bir kişiliğe bürünmesi, karakterlerinin derinliği, 70 ler ve 80 lerde Martin Scorsese ile birlikte çalışan Robert De Niro’yu hatırlatıyor.
Phoenix o kadar yetenekli ki, filmografisinde gerçekten çok kötü bir film bulmak imkânsız gibi. Ama yetenekli olması O’nun birkaç kalitesiz işte yer almasını da engelleyemedi. Önce, aktörün yeteneğinin en iyi sergilendiği 5 filmi sıraladık, sonra da bu kadar parlak bir kariyerde olmasaydı daha iyi olurdu diyebileceğimiz 5 filmini tanıttık. Joaquin Phoenix Filmleri listemize YORUM yapabilirsiniz.
Joaquin Phoenix’in En İyi Performansları
5. Two Lovers (İki Aşık) – Leonard Kraditor – 2008 – IMDb:7,1
James Gray için Phoenix’in yeteneğini ortaya çıkaran ve dünyaya tanıtan yönetmen denebilir. Gray’in filmi The Yards’daki rolü, aktör olarak yapabileceklerinin ilk kanıtıydı. Phoenix, aynı derecede etkileyici ama çok daha derin bir performansı Gray’in Two Lovers isimli filminde gösterdi. Filmde birisi çekici komşusu diğeri ailesinin evlenmesini istediği aile dostu iki kadın arasında kalan bir adamı canlandırıyordu. Aynı sıralarda Phoenix’in kendi yaptığı ve herkesi 2 yıl boyunca kandırdığı bir dönemi anlatan I am Still Here isimli film sebebiyle, Two Lovers gölgede kaldı ama Gray ile aralarında herhangi bir soğukluk oluşmadı ki Yönetmen sonraki filmi Immigrants’da yine Phoenix’e rol vermişti.
4. Gladiator – Commodus – 2000 – IMDb:8,5
Gladiator 2001 yılında En İyi Film Oscar’ını aldığından bu yana pek çok tepki aldı ama bu, son yirmi yılda çekilen en iyi filmlerden biri olduğunu ve yönetmen Ridley Scott’un kariyerinde yüksek bir yer edindiği gerçeğini değiştirmiyor. 50 ve 60 larda sıkça yapılan kılıç temalı klasik filmlerin başarılı ve eğlenceli bir tekrarıydı. Filmde o kadar çok şey oluyordu ki- büyük savaşlar, heyecanlı dövüş sahneleri, kendinden geçiren manzaralar, pahalı dekorlar- filmin kötü adamının bir etki yaratmak için kendini oldukça ön plana çıkarması gerekiyordu. Ve Joaquin Phoenix ön plana geçti. O zamanlar şimdiki kadar tanınmayan aktör unutulmayacak bir kötü karakter yarattı. Commodus , son zamanlardaki gişe rekortmeni filmlerdeki en tüyler ürpertici, en hatırda kalan kötü adamlardan biriydi. Aktör, Commodus’un zalimliği ile çok eğleniyor gibiydi; performansı zorlama değildi. Aynı zamanda, karakterin kötülüğe dokunaklı bir özellik katmaya çalışan Phoenix, Commodus’un aşağılık kompleksi ve babasının kendisi hakkındaki hayal kırıklığını O’nun güç için duyduğu hırsın özü olduğunu vurgulamaya çalışmıştı. Aktör, bu rol için En İyi Yardımcı Oyuncu Oscarı adayı olmuş ama hak ettiği bu ödülü kazanamamıştı.
3. Walk the Line (Sınırları Aşmak) – Johnny Cash – IMDb:7,9
Phoenix 2005 yılından da önce müthiş performanslar vermişti ama Mangold’un filminde Metod oyunculuğuna bağlılığını, karaktere tam olarak bürünerek ve hem duygusal hem fiziksel değişimden geçerek gösterdi. Filmde tam olarak, daha uzun yüzlü, daha ince olan Johnny Cash’e benzemese de, gerçekten Cash olmuştu. Sesi değişmiş, yüz ifadesi, hal ve tavırları farklılaşmıştı. Filmdeki tüm şarkıları da kendisi söylemişti. Walk the Line genel olarak iyi yapılmış ama bir şekilde öne çıkamamış bir film olmasına rağmen, Phoenix’in efsanevi şarkıcıya dönüşümü, filmi kendi janrının içinde üst seviyeler çıkarmış ve aktöre, bu defa En İyi Aktör dalında, ikinci Oscar adaylığını getirmişti.
2. The Master (Usta) – Freddie Quell – 2012 – IMDb:7,1
Paul Thomas Anderson’un filminde Phoenix’in ne kadar inanılmaz bir oyunculuk gösterdiğini izah etmek oldukça zor. Bundan önce 4 yıl film yapmayan aktörün masaya ne getireceği merakla bekleniyordu. Alkolik avare Freddie’yi canlandırırken geçirdiği fiziksel değişim, kamburunu çıkarması, ellerini maymun gibi sallaması, zayıflamış olması, yüzünün şekil değiştirmesi, mırıldanarak konuşması, kötü telaffuzu unutulmaz bir performans olarak hafızalara kazındı. En İyi Aktör Oscarına bir adaylık daha gelmişti.
1. I am Still Here – Kendisi Olarak – 2010 – IMDb:6,2
Kimse bu filmin belgesel mi yoksa kurgu mu olduğunu bilemedi. Uzun bir süre Phoenix’in delirdiği, aktörlüğü gerçekten bıraktığı, berbat bir rapçi olmaya karar verdiği sanıldı. Joaquin Phoenix 2008 in sonlarında aktörlüğü bıraktığını açıkladı, saçını uzattı, sakal bıraktı, rap söylemeye başladı, tam 2 yıl boyunca bu durum sürdü ve bunları kayda aldı, en sonunda hepsinin I am still Here filmi için olduğu anlaşıldı.
Şu ana kadar aktör Joaquin Phoenix’in en büyük başarısı ve en iyi performanslarını listeledik. Şu anda ise kötü demeyelim ancak performans olarak yukarıda ki filmlerden daha az başarılı filmlere bir göz atalım isterseniz.
Joaquin Phoenix’in Daha Az İyi Performansları
5. Inventing the Abbots (Âşıklar) – Doug Hoult – 1997 – IMDb:6,4
Kariyerinin ilk yıllarında ağabeyi River Phoenix’in gölgesinde kalmıştı. River o jenerasyonun en iyi aktörlerinden biriydi. Joaquin Phoenix, Inventing the Abbots’dan önce Gus Van Sant’ın fazla bilinmeyen ama gayet başarılı filmi To Die For’da, Nicole Kidman’ın canlandırdığı hava durumu sunucusu tarafından baştan çıkarılan lise öğrencisi rolü ile hatırlanır. Abbots, senaryosu, yönetmenliği ile başarısız sayılan bir melodram yani iyi bir film değil, Phoenix de bu filme yeteneği için değil de gençliği ve yakışıklılığı için seçilmişti.
4. Ladder 49 (Ekip 49) – Jack Morrison – 2004 – IMDb:6,5
Aktörün bu filmde oynamayı kabul etmesinin sebebini anlamak oldukça zor görünüyor. Bir önceki filmi M.Night Shyamalan ‘ın yönettiği Signs idi. Yani para sorunu olması beklenemezdi. Belki de bu filmdeki kahraman itfaiyecilerle ilgili ilham verici bir duygu hissetmişti. Ladder 49 çok feci bir film değil ama elde olan imkânlar Phoenix’in yeterli derinlikte veya genişlikte bir performans göstermesini sağlamıyor.
3. We Own the Night (Gecenin İki Yüzü) – Bobby Green – 2007 – IMDb:6,9
Bütün yönetmenler her zaman çok iyi filmler üretemiyor, hatta James Gray gibi gerçekten yetenekli kişiler bile arada bir kötü işler çıkarabiliyor. Daha önce bu yönetmenle ortak iş yaptıkları Two Lovers’ın tam tersi olan bu film, hantal, yavaş, bir çok kötü sahne ile dolu ve gereğinden fazla drama içeren anlarla bezeli. Yani aktörler bile filmi kurtaramıyor.
2. 8 mm (8 Milimetre) – Max California – 1999 – IMDb:6,5
Joel Schumacher’in yönettiği filmi Phoenix’in yeteneği bile düze çıkaramamış. Bu filmde canlandırdığı her yeri dövme kaplı hırpani video dükkanı sahibi Max California, Nicolas Cage’in detektif karakterine yardım etmektedir. İki aktör de elbette bu tür filmlere yabancı değil ama Phoenix filme ait değilmiş gibi duruyor. Rolden zevk almaya çalışıyor ama Cage’in ortaya koyduğu deliliğin karşısında bir parça donuk kalıyor. Ek olarak, bu kadar büyük bütçeli bir film için en kötü ve en gülünç senaryolardan birinin yazılmış olması da O’na hiç yardımcı olmuyor. Şansı varmış ki, Phoenix bu filmden sonra The Yards ve Gladiator’de yer aldı. Nicolas Cage ise aynı yolda gitmedi ve 8 mm kadar hatta daha da kötü filmlerde oynamaya devam etti.
1. The Village (Köy) – Lucius Hunt – 2004 – IMDb:6,5
Filmdeki performansına bakarak bir oyuncunun film setinde ne düşündüğünü veya ne hissettiğini tahmin etmek pek kolay değildir. Örneğin Michael Fassbender X-Men ve Prometheus gibi filmleri için kendisiyle dalga geçer, ama film esnasında bunu anlamak imkansızdır çünkü her iki filmde de Fassbender kendisini rollerine tümüyle adamış görünmektedir.
Bununla birlikte, The Village filmini seyrettiğinizde yetenekli bir çok aktörün açık seçik çok sıkıldığını anlayabilirsiniz.
Şimdiye kadar yazılmış en abartılı diyaloglar, kimsenin inanmasını bekleyemeyeceğiniz olaylar örgüsü nedeniyle filmdeki hemen herkes acı çekiyor gibidir. Phoenix, romantik başrol olarak, sıkıntılı ve donuk bir performans sergilemekte. Aslında Shyamalan’ın önceki filmi Signs’da Mel Gibson’ın kardeşi rolünde iyi bir oyun çıkarmıştı. Herhalde bu yönetmende bir şey görmüş olmalı ki takip eden filminde de rol almayı kabul etti. The Village’in senaryosu büyük gizlilikle saklanmış olmalı, genellikle bu tür durumlarda aktörler bütün senaryoyu okumadan anlaşma yapar. Burada da durum bu olmalı. Fakat sebebi ne olursa olsun bu, Phoenix’in parlak kariyerindeki en az hatırlanması gereken filmlerinden biri olmuş.